19 Ağustos 2011

Loy Krathong Festivali ve Fil Üstünde Yolculuk

Loy Krathong festivali diye bir şeyden habersiz olarak gitmiştik aslında Tayland'a. Bizim için gerçekten harika ve unutulmaz bir gün oldu festival günü. Tam bir görsel şölendi. Her yıl Kasım ayının ortalarında yanlış hatırlamıyorsam 21'inde düzenleniyor bu festival. Festival için hazırlıklar günler öncesinden başlıyor. Hatta gösteri yapacaklar için aylar öncesinden desek yeridir. Loy mum veya ışık anlamına geliyor. Krathong ise muz ağacından kesilen bir parça ve mum bu parçanın üzerine yerleştiriliyor. Bu parça çiçeklerle süsleniyor. Görsellerde ne demek istediğim çok daha net olarak anlaşılacak. Festival gösteri yapacak olan grupların geçiş merasimi ile başlıyor.
Geçiş merasimi bandocularla sınırlı değil. Budizmin kutsal çiçeği olan onların deyimi ile lotus, bizim dilimizdeki anlamıyla nilüfer çiçeği veya diğer bir çok çiçek şeklinde süslenmiş arabalar üzerinde veya etrafında göstericiler de geçişte yer alıyorlar. Bazıları gittikleri okulu temsil ediyor, bazıları Phuket adasında bulunan otelleri.

Uzak doğu deyince zaten Ejder kültürünü görmezden gelemeyiz. Burada da kendisini belli etmiş. Bu göstericiler daha sonra kendilerine ayrılan yerlerine geçiyorlar. Phuket'te sahile paralel cadde üzerine bu topluluklar için stantlar hazırlanmıştı.
O küçük resimdeki teyzeli koro var ya, ne kadar kötü sestir o, kimi nasıl temsil ediyorsun sen, kültürel farklılık kulak zevkine de yansır mı, ilginç bir durumdu, uzaklaşmıştık. Sonrasında oldukça ilginç bir manzara ile karşılaştık. Bizden aşırılma olduğuna inanıyorum çekik gözlü karagöz ile hacivatın. Yok artık dedik. Buyurun hep beraber diyelim.
Yalnız perdenin solundaki kahraman da araklama. Ya Testere serisindeki palyaçonun gölgesi ya da Freddy'nin Kabusları'ndan fırlamış. Her neyse dedik ya bu görsel bir şölen, her yer çiçeklerle süslüydü.
Ejder ve nilüfer çiçeği (lotus) kültürü çiçek süslemelerine de yansımış. Yalnız şu çiçekleri, çiçekten, daldan, yapraktan çiçek yaratma sanatını görünce insan hayran olmaktan kendini alamıyor. Ne kadar çaba gerektiren, özen gerektiren işler çıkarmışlar. Bu arada bizim loy krathonglarımız da elimizde. O konuya birazdan geleceğim. Ama önce ateş balonlarından bahsetmem lazım. Bildiğimiz balon mantığında aslında. Hani şu "80 günde devrialem"de vardı ya. Yak aşağıdan ateşi balon genleşsin, uçsun gitsin. Aynı mantığı uygulamışlar burada. Ancak şeffafa yakın kağıtlar kullanarak. Gökyüzüne bakınca insan ışıl ışıl o görüntüden çok etkileniyordu. Hatta biz böyle bir olayın daha varlığından dahi haberdar değilken, otelden sahile doğru iniyorduk da gökyüzünde bunlardan 3 tane gördük. Yükselmişlerdi iyice. Ne olduklarını kestirememiştik. Bak Allah bak, anlam veremiyor insan. Ufo desen değil, ufo olsa bilirim ben. Her neyse sahile inerken sayıları arttı da ne olduğunu anladık. Akşam gökyüzü bunlarla kaplı oluyordu, görüntü almaya çalıştım ama ne kadar başarılı oldu bilemiyorum.
Bu görsel şölene biz de dahil olduk elbet. Önce kendimize Loy Krathong aradık. bir kaç tane örnek göstereyim.
İşte muz ağacının parçalarını böyle muhteşem şekilde süsleyip ortasına da mumu yerleştiriyorlar. Neden muz ağacı dersek, muz ağacı kolay kolay batmıyormuş, iyi yüzermiş. Loy Krathong festivalinde yöre halkı kötü şansı denize bıraktığına, arındığına inanıyor ve Loy Krathonglar okyanusa salınıveriyor. E bir yanda muz ağacı, bir yanda deniz çok sakin de olsa okyanus. En fazla 50 metre sonra deniz galip çıkıyor bu mücadeleden. Biz Loy Krathong'umuzu denize bırakıp kötü şansımızdan arınmadan önce okyanus böyle görünüyordu.
Sonra biz de mumumuzu bıraktık. İzledik ne zaman devrilecek diye. Baya da direndi ha.
Phuket adasında yaşadığımız bir diğer muhteşem deneyim fil üstünde kısa bir yolculuk yapmaktı. Başlangıçta karşıydık böyle bir şey yapmaya. Hayvanlara yapılan işkencenin bir parçası olacağımızı düşünüyorduk. Ama işte bir taksici beynimizi yedi bitirdi yolda. Yok abisi orada çalışıyormuş, yok şöyle ucuza gelirmiş yok böyle imiş. Bir de zaten İngilizce anlaşmak çok ama çok zor. Öldürdü bizi. Biz de tapınak gezecekken, yol üstünde fil durağına da uğradık. Allah'tan umduğumuz gibi kötü bir yer değildi. Hayvanlara bırakın işkence yapılmasını, kendileri hallerinden fazlasıyla memnundu. Zira istedikleri kadar ot yiyecekleri bir ortam var. Resimlerde birazdan göreceğiz, insanlar da onları sık sık besliyor. İstedikleri zaman yıkanıyorlar vs. hayvanların üstünde başında, ayağında yara falan yok. Ayakları bir yere kelepçeli beklemiyorlar. Açıkçası bu ortam içimize sindi. Hatta kişi başına gelir düzeyi çok düşük olan bu ülkenin insanlarına kendi ölçümüzde katkı koyduk diye memnun dahi olduk. Evet, işte bizim fil.
Eşim bir ara kaygılandı. Acaba hayvana yük oluyor muyuz, diye. E tabi hayvana yüktük, sonuçta üstündeyiz, yüküz, hayvan bizi yüklenmiş gidiyor ama ona ağır gelmiyoruz. Giderken bunların park ettiği yeri gördük. Sonra biraz daha gittik hayvan mola verdi, yol üstündeki yeşilliği çekmiş canı. Mecbur duracağız, koca hayvan laf yok. :)
Fili kafasına oturan kara kuru bir Taylandlı idare ediyordu. Adam, yol üstünden bir kaç tane sargı topladı. Bu sargılarla öyle muhteşem şeyler yaptı ki; şaşırdık kaldık ve maalesef bunları gelirken otelde unuttuk. Bir adet kuş ve bir adet çekirge yapmıştı adam. Yüzük şeklinde. Yarım saatlik turda adamın 5 dakikasını almadı bunları yapmak. Ben bir tam günde yapamam.
Yarım saat çabucak doldu ve yolun sonuna geldik. İşin en zevkli kısmı başlamıştı. Fili beslemek. Allah'ım ne güzel bir hayvan. Bu arada budizmde filin de ayrı bir önemi var. İnsanlar bu hayvanlara çok önem veriyorlar. Komik geliyor insana ama Buda'nın kulaklarının da fil kulağı gibi olduğu varsayılıyor. Neyse girmeyelim dini konulara, laik bir blog burası. Efendim neymiş tartışmayı uzatıyormuşum, daha devlet mi laik olur birey mi tartışması bitmeden bir de laik blog çıktı ortaya. :) Neyse fil besleme demiştik.
Bir sonraki yazıda biraz tapınak bakarız Phuket'te. Uzaktan Big Buddha'yı seyrederiz. Resimleri tararken karşımıza ne çıkarsa Phuket'e dair onları yazarız. Daha dünya harikası Phi Phi adası var. Sonra James Bond adası, Fil Dağı Turu, o civardaki müslüman köyü ziyaretimiz, Khai adaları, Bangkok var. Var oğlu var. Bu Tayland yazısı pek biteceğe benzemiyor. Ama ne de güzel oluyor hatırlamak.

Hiç yorum yok: