12 Ağustos 2012

Kireçburnu-Büyükdere

İstanbul'un Anadolu yakasını Avrupa yakasından daha çok beğenen biri olarak Sarıyer'in Büyükdere ve Kireçburnu kesimlerinin Avrupa yakasına ilişkin bakışımı büyük ölçüde değiştirdiğini belirtmeliyim.
Bunda denetim için geldiğim İstanbul'da konakladığım otel olan Fuat Paşa Yalısı'nın (Oteli'nin) payı da var elbet. Otelin yeri çok güzel, Keçecizade Fuat Paşa Yalısı otele dönüştürülmüş. Denize sıfır yani. Otel Büyükdere'de bulunuyor.



Büyükdere'nin (aynı şey Kireçburnu için de geçerli) beni cezbeden yanı halen mahalle olarak kalabilmesi. Göç aldığı söylenmekle birlikte esnaf birbirini tanıyor, butik ve güzel bir yer.

Bunun yanında hareketli ve güvenli bir yer. Sahile koşuya ve yürüyüşe çıktığımda gece 00.30 gibi dönüyordum otele ve buralar hareketli idi. Hayat saat geç de olsa ölmüyor. Burada hissettiğim güveni şu örnekle de açıklayabilirim. Nişantaşı'nda çok güzel mekanlar var, geç saatlere kadar açık mekanlar var. Hep nezih insanları görebiliyorsunuz ama o geç saatlerde girdiğiniz sokağa dikkat etmelisiniz hissi uyanıyor insanda. Burada ise daha rahat hissediyor insan kendisini.  

Büyükdere'de sahili iki şekilde anlatmak mümkün. Sahil yalıların önüne kadar uzanıyor aslında ama denizin üstünden yol geçirince yalılar yine denize sıfır olmasına karşın sahil yol kenarında kalıyor.

Sahil ile yalılar arasında yolu geçince çay ocakları var. Çayımızı içip kitabımızı okumak için güzel mekanlar olduğunu düşünüyorum.
Yemek açısından Çayırbaşı Caddesi üzerinde çokça ev yemeği yapan yer bulmak mümkün. Yazının tarihinden de anlaşılacağı üzere benim bulunduğum tarihte balık avlama yasağı vardı ve bu nedenle balık yemek için tavsiye edilebilecek tek balık olta balıkçılığı ile de çokça tutulabilecek olan istavrit idi. Bu mantıkla Büyükdere Balıkçısı'nda istavrit yedim ve oldukça da beğendim. Salataları da güzeldi. Balık çorbaları idare ederdi ancak çayları ve tatlıları çok kötü idi. Servis yapanlar efendi çalışkan mahalle çocukları idi. Memnun kaldım. Büyükdere Balıkçısı sahildeki çay ocaklarının yanı başında denize kıyısı yok. Ayrıca çevrede engelli okulu olduğu için içki ruhsatı da alınamıyormuş, bu nedenle balıklar mahzundu rakı içemedim. 

Büyükdere'de Çayırbaşı Caddesi'nde (en işlek caddesidir, sokak büyüklüğünde) Fuat Paşa Yalısı'nın hemen karşısında Büyükdere Dondurmacısı var. İçinde süt olmayan hazır dondurmaları zaten yemezken, çocukluğumun bol çeşitli sütlü açık dondurmalarına döndürdü beni. Geç saatlere kadar da açık. 1 top dondurma 1 TL, kilosu ise 24 TL idi.

Kireçburnu bence Türk dizi tarihinin en başarılı komedi dizilerinden biri olan Leyla ile Mecnun'un çekildiği yer. Bu açıdan da bana cazip gelmiş olabilir.

Önce yemek için mekanlardan bahsedeyim de konu pek dağılmasın. En fazla tavsiye edilen balıkçısı Set Balık. Set Balık'ta sabit menü olduğu gibi dilediğimiz gibi sipariş de verebiliyormuşuz. Sabit menü oldukça genişmiş ve 45 TL imiş. Burada kredi kartı geçmiyormuş, nakit çalışıyorlarmış. Tıklım tıklım doluyor bunu gördüm. Amma velakin "miş"li cümlelerden de anlaşılacağı üzere gitmedim. Zira rakı balığı yalnız yapacaksam sadece kendim olayım ve deniz ve gece ve gökyüzü ve gökyüzünde yıldızlar olsun isterim. Aksi takdirde yalnız yemek mezeleri anlamsızlaştırıyor. Ben de yalnızdım ve gitmemeyi tercih ettim.

Haydar Aliyev Parkı'nın hemen karşısında yol tarafında iki tane midye tavacı var. İsimlerini hatırlamıyorum ama ikisinin arasında Meşhur Kireçburnu Fırını var. Tavacılardan biri kırmızı levhalı, bahçesi falan var, biri mavi levhalı, yol kenarına iki üç tane masa atmış, salaş bir yer. İkisini de tattım. Salaş olan hem daha ucuz hem daha lezzetli, onu tavsiye ederim. 6 TL idi yarım ekmek arası midye tava.

Meşhur Kireçburnu Fırını deyince onu da es geçmeyeyim. 1957'den beri hizmet veriyormuş. Ben orada da dondurma yedim. O da gayet güzeldi. Dondurmanın topu 1,5 TL idi. 

Büyükdere'nin bitip Kireçburnu'nun başladığı yerde Shell benzinliğinin hemen yanıbaşında Tarihi Sarıyer Börekçisi var. 1895'ten beri hizmet veriyormuş. Erken açıp görece erken kapatıyor. Demek ki satışları iyi. Ben gittiğimde sabah 9.45 idi. Sadece biraz su böreği kalmıştı. Onu da ben aldım. Süper miydi, hayır, fena değildi. Belki daha erken gitmek lazım. 

Son olarak bir de Kireçburnu'ndan Büyükdere'ye doğru dönünce Shell'i ve Riva lokantasını geçince ilk ışıktan içeri sapınca hemen köşede balıkçıların yanında bir manav var. Geç saatlere kadar açık. Meyveleri taze ve lezzetli idi. Her birinden birer tane vs. alıp karma yaptırıyordum. Tavsiye ederim.

Kendime Fuat Paşa Yalısı'nın önünden başlayan ve Tarabya koyuna kadar uzanan 4 km.'lik bir koşu ve yürüyüş parkuru belirledim. Bu parkurdaki koşu performansımda zirvemin 12 km. olduğunu da belirteyim. Yazıyı yazdıktan sonra en azından egale etmek için yeniden çıkacağım. (16 km. ile kendimi aştım) İşte bu sahil yolunda koşmak, yürümek, oturmak, her ne ise artık, yani orada bulunmak her şeyiyle güzel. Sahilde balık tutan yüzlerce kişi var. Bugün gündüz saatlerinde yürürken birisi ile karşılaştım. Neredeyse her iğnesinde bir istavrit vardı. Fotoğrafı hak ediyordu, ben de çektim. Tesadüf odur ki; o da makinesini yanında getirmemiş, kendisine de mail atarak jestimi yapmış oldum. Resmi de buradan paylaşayım.

Bu sahilde güzel müzikler de dinleyerek Asya'ya Anadolu'ya bakarak aynı anda hem sportif, hem romantik, hem aşık, hem mahzun, hem yalnız, hem duygusal, hem büyük, hem çocuk olmak mümkün. İnsana kendisini başka hissettiren bir büyüsü var sahil yolunun. Kendimi dinlememe, yenilememe, tuhaf hissetmeme, özlememe ve daha bir sürü duyguya vesile oldu bu sahil. Kızımın özlemi kadar hiçbir şey ağır basmadı, dağıldığım anlar da oldu, saçma sapan bir şekilde imkansız bekleyişlerim de... Resimleri ile bitireyim yazımı. Özel bir yer olarak anılarımda kalacak bu sahil.