28 Temmuz 2013

Yedigöller Milli Parkı

Hindiba Pansiyon'a gitmemizdeki asıl amaç pansiyona 45 km. uzaklıktaki Yedigöller Milli Parkı'nı görmek idi. aradaki mesafe 45 km olmakla birlikte yol bir noktadan sonra o kadar kötüydü ki, saate 20 ila 30 km. hıza düşmek zorunda kaldık. Dönüşünde ise bıkkınlıktan olacak biraz hızlı geldik, tüm çukur ve virajları içimizde hissede hissede ve Bahar'ın pansiyona gelir gelmez istifra etmesi ve akşam da hiçbir şey yememesi ile boyumuzun ölçüsünü aldık. Türkiye'nin her yeri yol olmuşken, ülkemizin istisnai milli parklarının birinin yolunun böyle olması bizde -işin uzmanı olmamakla birlikte- yol yapımı rant ilişkisi kanaatini uyandırdı.

Pansiyondan çıkıp da Yedigöller mevkiine giderken bir su kenarında durduk. Mengen çevresinde çok fazla su başı var. Buz gibi sular, yanı başında bitmiş yaban elmaları, serin ve tertemiz hava. Gerçekten çok ama çok güzel. Sadece içmekle ve elimizi yüzümüzü yıkamakla kalmadık. Bahar ile oturduk suyun başına, soktuk ayaklarımızı, suyla bolca oynadık. Zaten Bahar için bu tatil sürekli suyla oynama tatili oldu. 
Yol üzerinde sıkça inek görmek de mümkün. Kızım bir tanesini sevebildi ama o anı görüntüleyemedik. Bir de traktöre bindi. 
Yedigöller'e binbir zahmetle geldikten sonra o kadar güzel bir manzara ile karşılaştık ki; tüm sıkıntılara değdi. Hiç bozulmamış bir doğa, inanılmaz bir sükunet, muhteşemlik. 
Resimlerine geçeceğim elbet ama belirtmem lazım ki; beni cezbeden daha farklı şeyleri de oldu. Alabalıkların doğal yaşam alanı ve avlanmak ücreti mukabilinde serbest. Ben ki; bugüne kadar hiç doğal alabalık yememişim ve balık hastasıyım, aklıma yazdım bunu. Bir diğer husus ise burada çadır kampı yapanların olması. O da ücreti mukabilinde mümkün. Bu kadar sessiz, bu kadar huzurlu bir yerde, muhteşem bir manzaraya karşı uyanmak ideali bırakın hayallerim arasına girdi. Hatta içimden arabayı büyütmek, kamp malzemelerinin sığabileceği bir sınıfa yükseltmek gibi düşüncelerin geçtiğini de saklayamayacağım. 
Yedigöller'in içinde adı üzerinde yedi tane küçük göl var. Bu göller birbiri ile bağlantılı. Yani küçük boğazlarla birbirine bağlanıyor. Her biri ayrı güzel. Bu kadar laf kalabalığından sonra ayrıntılı resimlere geçebilirim.



 

Göl çevresinde gülen kayalar ve dilek çeşmesi-şelale adında iki tane görülecek yer daha var. Gülen kayalara Bahar'ı bırakıp gidemedik ama şelale ve yanıbaşındaki dilek çeşmesini gördük, buz gibi suyundan içtik, Bahar bile suyla fazla oynayamadı. O kadar soğuktu.



27 Temmuz 2013

Hindiba Pansiyon

2013 Temmuz'unda bir hafta sonu yazın sıcaklığından kaçmak için kendimizi yeşile atmaya karar verdik ve eşimin bir tavsiyesi üzerine Bolu, Yedigöller mevkii üzerinde olan Hindiba Pansiyon'dan yer ayırttık. Hafta içi 80, hafta sonu 120 TL idi ve yarım pansiyon hizmet veriyordu. Öğle yemeği ve diğer isteklerimiz için menü pahalı da değildi. İnternet üzerinden rahatlıkla ödememizi yaptık ve Ankara'dan 180 km. sürecek olan yolculuğumuz bir solukta Hindiba'ya ulaştırdı bizi. 
Hindiba Pansiyon'da yol kenarında taş evler ve iç kısımda bungalovlar var. Biz doluluktan zorunlu olarak bungalovda kaldık ama endişemiz yazın ortasında sıcakta patlamaktı. Hiç şikayetçi olmadık, hatta üşüdük ve hatta keyif aldım. Evimiz ağaçların içinden böyle görünüyordu.
Odanın içinde ahşap olmayan çok az şey vardı. Tuvaleti ve banyosu alt katta idi. Banyo ve lavaboyu da ahşaptan ve ahşap tonlarından döşemişlerdi. Güzel bir görüntü arz ediyordu. 
Bahar da balkonumuzda bu şekilde oturmayı tercih etti.
O balkonda kaldığımız günün gecesinde bir 20'lik rakı ile zeytinyağlı mezeler ve sessizlik ve kitap keyfi yaptım. Gerek kızımın hareketliliği, gerek iş yoğunluğundan kendimize ayırdığımız zamanın çok az olması dolayısı ile bu keyif anları çok rahatlatıcı ve huzur verici geldi. Lakin içime atlet giymeden kolları kıvrılmış gömleğimle otururken önce kollarımın kıvrımlarını açtım, sonra bağrımı kapattım, sonra gömleğimi pantolonun içine soktum ve en sonunda dayanamayıp odadan kendime uzun kollu bir eşofman aldım. Dondum resmen. Temiz ve serin havanın da çok iyi geldiğini söylemem lazım. Bana özenip de aynı keyfi yapmak isteyenler açısından önerilerim ise öncelikle sıkı giyinilmesi, ben sinek kovucu sürdüm sinek gelmedi, büyük olasılıkla vardır, önlem alınması. Bir de insana değil ama ışığa gelen devasa böceklerden korkuyorsanız bu hayalin rafa kaldırılması. Ben korkmadığım için rahatça izledim. 

Kızım Hindiba'ya alışmakta güçlük çekmedi. 


Personel sıcak kanlı idi. Yemekler ortalamanın üzerinde olmakla birlikte, mükemmel de değildi. Kahvaltıda kişi başı gelen yumurta iki kişilik gibiydi. Malzemeden kısmıyorlar yani. Sucuklu yumurta çok güzeldi.
Tesis temizdi. İsteyen çadırını beraberinde getiriyor ve pansiyonda kamp kurabiliyordu. Konaklama kendilerinden yeme içme pansiyondan. Daha uygun fiyatlı oluyor haliyle ama ne kadar bilmiyorum. Çevrede gidilecek pek çok yer olması da Hindiba'yı özel yapan şeylerden biri idi. 



Bir de not ekleyeyim. Bölgedeki diğer tesisleri incelerken bir bungalov ev resmi gördük. O resim hem Hindiba'nın sitesinde hem de diğer tesisin sitesinde yer alıyordu. İsim vermeye gerek yok ama o bungalovun Hindiba'da olduğunu söylemeliyim.

Bahar ile çok fazla yer gezme imkanımız olmadığından ilk gün Yedigöller'i ikinci gün ise Gölcük'ü ziyaret etmeyi tercih ettik. Bunlar başka yazıların konusu olacak.