Hazır yeni yıl yaklaşırken ben de 2010 yılının son yazısını geçtiğimiz yılbaşına ayırmak istedim. 2010 yılına Hollanda'da Amsterdam'da girmiştik. Hayatın çok renkli, çok akıcı olduğu bir şehir Amsterdam. O nedenle biz de tıpkı herkes gibi sokaklarda meydanlarda girmek istedik yeni yıla. 31.12.2009 tarihinde anca çıkabildik yola ve aynı günün akşamında vardık Amsterdam'a.
Amsterdam'ın merkezinde Dam Meydanı var, orada toplanıyormuş herkes her türlü eğlencede. Doğal olarak biz de orada olacaktık. O nedenle meydana çok yakın bir yerde olan Hegra Otel'i tercih ettik yılbaşı gecesi konaklamak için. Hegra Otel aslında otel gibi değil de bir pansiyon tipinde. Temiz ve kahvaltı dahil. Hepsi bu. Zaten tüm gece dışarıda olacaktık, o nedenle konforu da düşünmeden fiyatı görece makul olan bu oteli tercih ettik. Amsterdam'da buram buram kokan o tarihi dokuyu Hegra Otel de aynen yansıtıyordu. Heerengracht Kanalı'nın hemen dibindeydi. Aşağıya otelden aldığımız broşürü düzenleyip koyuyorum. O otel için fiyatlara bakacak olursak konaklamanın Amsterdam'da pahalı olduğunu söyleyebiliriz.
Hemen belirteyim Amstel nehri üzerine kurulmuş Amsterdam. O nedenle şehrin tamamı Amstel nehri ve şehrin içine kadar sokulan Kuzey Denizi karışımı olan kanallar ile örülmüş. Bunu maps.google.com üzerinden rahatlıkla görebiliyoruz.
Acıkmıştık da hemen koştuk Dam Meydanı çevresine ve yemek yiyecek yer aradık. Karşımıza geleneksel Hollanda yemekleri yapan bir lokanta çıktı. Adını hatırlayamadım ama Dam Meydanı'na çok yakındı. İki katlı ahşap bir binaydı. Bir şey House idi. Geleneksel Hollanda Mutfağı (Traditional Dutch Cuisine) yazıyordu üstünde. Gidilmesi gereken bir yer olduğu için mümkün olduğunca tarif etmeye çalışıyorum. Geyikle falan ışıklandırılmıştı yeni yıla uygun olarak. Hayatımda içtiğim en güzel birayı orada içtim. Amstel'in Bock birası. Bayıldım tadına. İsmine aldanmamak gerek.
Çorbada Türkiye'deki tadı bulabileceğim ikinci bir yer olduğunu sanmıyorum ama içilebilir seviyedeydi. Havuç şekerliydi beğenmedim. Ana yemekleri güzeldi. Menüden bolca çeşit bulunabilir. Patates fena değildi. Karalahanayı ise yememek yedirmemek lazım.
Karnımızı doyurduk, algılamamız yerine geldi çıktık yola. Böyle her yerde havai fişek atılıyor irili ufaklı. Daha gece 12'ye 3-4 saat vardı. Ama pata küte patlıyordu fişekler. Ortalıkta kesif bir koku vardı. Ben, en saf düşüncelerimle, çok fazla atılan havai fişeklerin barut kokusunun kenti sardığını düşünüyordum. Eşim beni bu saflıktan kurtardı. Özgürlükler ülkesi Hollanda'da uyuşturucu kullanımı da belli ölçülerde serbest. İşte o serbestlik özellikle buraya akın eden turistlere çok cazip gelmiş. Esrar ve marihuana kokusu vardı, varmış her yerde. Bu uyuşturucu coffeeshop denilen yerlerde ve farklı dozlarda ikram ediliyormuş. Hayatımda dumanlı içecek kullanmadığım için bu yerlerin yanından geçmek dahi başımı ağrıtmaya ve üstümü kokutmaya yetti.
Cinsel açıdan da özgürlükler ülkesi Hollanda. Birçok yerde aleni olarak cinsel hayata dair ürünlerin satıldığını gördük. Bazı dükkanların cam süslemeleri oldukça komik görüntüler arz ediyordu. Bir tane görünce şaşırtıcı geliyor insana ama birçok yerde görünce sanki olağanmış gibi algılıyor insan. Resim vermeyeceğim elbette.
Hava buz gibi olacağından bir kanyak ısıtır içimi diye almıştım zulamı yanıma. İçime yün içlik ve kat kat kazak giydim. Yetmedi kulaklarımı da örtecek bir bere aldım Dam Meydanı'nda bir dükkandan. Ben içerek ısınırken içmeden yeterince ince giyinenler vardı. Resimde benimle aynı karede olan hanımefendi gecenin mutasıplarındandı!!! Dam Meydanı ışıklandırılmıştı ve yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Havai fişeklerin kalıntıları yerlerde gitgide artarken, dumanların yarattığı sis de meydanı doldursa da hafif esen rüzgar tarafından tasfiye edilmeye mahkumdu. Sokaklar ışıl ışıldı, ağaçlar süslenmişti. Meydanda koca bir tane de yılbaşı ağacı kurulmuştu.
Soğuğa aldırmadan doyasıya eğlendik. Gelecek günün bir önceki günden çok da farklı olmayacağını bile bile yeni yıla yepyeni umutlarla girmek, tazelenmek, iyimserleşmek ne güzel bir şey. Hele bu günü bir de tarihi dokusunu tüm kente yaymış, ışıl ışıl, canlı ve gerçekten heyecanlı bir şehirde karşılıyorsanız gerçekten etkileniyorsunuz. Çok mutluydum o gün ben. Unutamayacağım bir yeni yıl geçirdim. Kimi zaman soğuktan, kimi zaman eğlenceden hoplaya zıplaya girdik yeni yıla. İnsanlar meydana akın etmekle kalmadılar, yeni yılla birlikte heykellerin meydanı görebilecek yerleri dahi doldu. Tabi müthiş bir havai fişek salgını. Her yerde ama her yerde. Bu kadar çok havai fişek atılmasının nedeni havai fişeğin sadece o gün için serbest bırakılması imiş. Çevreyi izlemekten zamanın ne de çabuk geçtiğini anlayamadık bile.
Her zaman olduğu gibi güzel dileklerle girdik yeni yıla. Şimdi aynı güzel dilekleri katladık koyduk kutuya, bıraktık süslü bir çam ağacının dibine. 31.12.2010 saat 23:59'da açacağız o kutuları ve dileklerimiz 01.01.2011 00:00'dan itibaren kabul olmaya başlayacak. Ne kadar pozitif girersek yeni yıla o kadar güzellikle karşılaşacağız. Umut etmek güzeldir.
Hepimize mutlu yıllar.