Bu şekilde değerlendirdiğimizde Türkiye'den çok da farklı bir görünüm arz etmiyor. Hatta gerek Bodrum'da ve gerekse Antalya içinde ve Kemer'de yabancı dildeki tabelalara aşina olduğumuz için yurtdışına çıkmış olduğumuzu öyle hemencecik kavrayamıyoruz.
Ancak ülkemizin aksine ve de özenerek söylemem gerekir ki; bisiklet kültürü gelişmiş adada. Araç trafiğine açık bir ada olmasına karşın gerek turistlerin ve gerekse yöre halkının ulaşım aracı olarak bu doğa dostunu tercih etmeleri -keşke bizde de olsa- dedirtiyor insana. Tabi bu husus gürültü kirliliği açısından da ülkemizdeki tatil beldelerinin çoğuna göre bir artı sağlıyor Kos Adası'na.
Kos Adası'na gidince mutlaka Souvlaki (Suvlaki diye telaffuz ediliyor.) yemek lazım. Bizim kuşbaşılar tarzında ama baharatları farklı. Değişik bir lezzet. İsterseniz dürüm şeklinde de servis edilebiliyor.
Kahvaltı yaptığınızda Kos Adası'nda Ege kahvaltılarından (zeytin ve zeytinyağlılar) pek bir fark göremeyeceksiniz. Ama Kos adasının oldukça iri zeytinlerinden de denemek gerekiyor. Konu yemeklerden açılmışken hemen belirteyim; geleneksel Yunan mutfağı tabiri altında cacık, lokum, musakka ve baklavanın turistlere tanıtıldığına şahit olduk. Bu yiyeceklerin kökeni hakkında bilgim yok ama burada patent ve iyi tanıtımın ön plana çıktığını, değerlerimize her alanda sahip çıkmamız gerektiğini vurgulamalıyız.
Ben de "Madem burada karşılaştım cacık ve baklavayla, bakalım Yunanistan'da nasıl yapılıyormuş bunlar?" dedim. Cacık oldukça katı, bizimki damak tadına çok daha fazla hitap ediyor bence. Baklavada ise elimize su dökemezler, gerçekten kötüydü. Naçizane tavsiyem, ben denedim, sizler denemeyin efendim.
İlle bir tatlı yemek isterseniz souvlakinin üzerine, adanın şirin limanında ve çevresindeki dar sokaklarında turlayıp dondurma yiyebilirsiniz.
Devam edeceğim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder