Başka bir gün Pekin'de bu kez yanyana bir sürü lokantanın bulunduğu ışıl ışıl levhaları olan bir caddede lokanta seçtik kendimize.Bu tip lokantalar Chaoyang'da West Road caddesinde yer alıyor.


Bu lokantada Japon tarzı pişirme söz konusu imiş. Zaten bu Japonlar'da bir Adanalılık var (?) diyordum, buldum. Ocakbaşı. Bildiğimiz ocakbaşı. Ama biraz Japon teknolojisi ile geliştirilmiş. Adamlar yapıyor (?!). Kızgın çelik saç üzerinde pişiyor her şey. Lokanta oda oda. Her odada bir ocak. Her ocağın başında bir usta ne istersen onu pişiriyor. Fiyatlar da makul. Dünyanın yemeğini yiyip 8 kişiye 300 TL ödemiştik.
Lokantanın alt katına indim bir ara. Orada açık büfe gibi bir yer vardı. Bir masa, üzerinde tabaklar ve tabakların üstü kapakla örtülü. Merak işte. Acaba ne servis ediyorlar dedim. Bir tabağı açtım, ayak, tavuk gibi bir şeyin ayağı. Bir diğerini açtım, kafa. Yine aynı şekilde. Gagası falan aynen duruyor. Tamam dedim, kapattım kapakları usulca. Bana müsaade deyip, çıktım ocakbaşıma.
Bir başka gün, gel dedi arkadaşım. Sana acayiplikler göstereyim biraz da. Biraz farklı yemekler tat diyor. Farklı yemek dediği şeyler de çok ama çok farklı. Adamlar canlı akrepleri dizmişler şişe, sergiliyorlar. Sen gidiyorsun, akrep şişte oynuyor. Sonra diyorsun bana 3 şiş akrep ver. Adam atıyor canlı akrebi kızgın yağa. Akıl almıyor yahu. Tabi resmi zor çektim.

Bir başka ilginçlik de aynı uygulamayı denizatı ile yapmaları. Tabi sudan çoktan çıkmış olduğu için denizatı ölü.

Orada ayrıca hindistancevizi de içtik. Böyle tezgahta satıyor adamlar hindistan cevizini. Sen diyorsun ben 2 tane alayım diye. Adam bildiğimiz tornavidayı alıyor, çekiçle çat diye vuruyor cevize, deliyor, koyuyor içine pipeti, alıp gidiyorsun. Kimbilir sonra adam o tornavida ile tamir işine devam ediyor. Kapasitem bunu içmeye yetti. Eşim sordu bana, tamam içelim de adam tornavida ile kırdı, temiz midir, tornavida diye. Temiz, temiz dedim. Adam onu sadece bu iş için kullanıp temizliyor dedim. Ne alakası var. Ama pişman olmadık. Güzeldi hindistan cevizi.

Arkadaşımızın düğünü (düğün ayrı bir veya iki yazı konusu olacak) geleneksel Çin kültürünü yansıtan bir restoranda yapıldı. Bu restoranda da mezeler tezgaha doldurulmuştu.
Çok güzel yemekler de vardı. Ama bazı yemekler de vardı ki; şu Çin soslarını bulaştırmasalar işin içine çok güzel olacak. Balığı tatlı sosla yedik. Daha doğrusu tattık. Ama geyik eti muhteşemdi.
Çin'in geleneksel içkisi pirinç rakısı "baggio". Bayciyo diye okunuyormuş. Bu içki baya sert ve shot olarak yani fondip içiliyor. Sert ama içimi güzel bir içki. Bunu hem düğünde hem de arkadaşımın kayınbabasında tatma imkanı bulduk. (Cümleye bak, adamın göbeğinden içmişiz gibi bir anlam da çıkıyor. Misafirliğe gittik efenim.) Arkadaşımın kayınbabası öyle çok içen bir adam değil: Akşamdaaaaaaan, akşama. Adam kendince iddialı idi. Şerefe (gan bei) deyince fondip yapmak gerekiyor. Bir gan bei, iki gan bei, derken gan beyine gitmez oluyormuş. Adamı çarparmış bu içki. 4 defa fondip yaptırdı bize, bizde tık yok. Beşinci şerefeyi ben söyleyince adam bozuldu, ümidini kaybetti ve içkiyi kaldırdı, attığımız kahkahanın haddi hesabı yoktu.
İçkiden konu açılmışken, birçok bar, cafe bulmak mümkün Pekin'de. Biz West Gate of Worker's Stadium'da bir bara gitmiştik. Orada da normaldi fiyatlar. Eğlenceli bir gündü. En ilginci de tablolardı.



Anlatmaya değer bir diğer şey çaylar. Alabildiğine bitki çayı var Çin'de. Gül var, papatya var, yasemin var, kokulu adını bilmediğim bitkiler var. O'long mudur nedir, bir çay var, ünlüymüş. Hepsinden bolca aldık getirdik. Bir de şöyle bir şey var, bir çay kaşığı çay atın demliğe o yetiyor. Çaya ayrıca su eklenmiyor, sadece o bitki çayı kaynatılıyor ve içiliyor. Bizdeki çaylar daha 2-3 yıl yeter gibi. Tadları birbirinin aynı bence. Eşim farklı olduğunu söylüyor.
Marketlerinde değişik meyveler var. Türkiye'nin kalburüstü marketlerinde kilosu 80-90 TL'ye satılan bu meyveleri kilosu 1 TL'ye falan tatma imkanı yakaladık. Çok güzel meyveler vardı. Bir de turuncu bir meyve vardı. Merak ettim. Bir Demirsporlu'nun neyine turuncu. Berbattı. Yarım saat ağzımı çalkaladım da anca geçti tadı. Adını bilsem uyarırdım ama bilmiyorum. Dilim halindeydi, bal kabağına benziyordu.
Aklıma gelen son husus, köpek eti ile ilgili. Köpek eti yenilmesi aslında Çin için bile uç bir nokta imiş. Biz satan hiçbir restorana rastlamadık. Belli yerlerinde satılıyormuş.
Sıra gezdiğim yerleri anlatmaya geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder